Hazal Özdemir
Birkbeck, University of London
Program: MA History of Art with Photography
Tarih: 2017 – 2018 Akademik Eğitim Dönemi
Birkbeck, University of London Bursiyeri
Benim için Birkbeck’in sosyal ortamının en güzel yanı, kendi yaşıtlarımla zaman geçirebilmenin yanı sıra, çok farklı arka planlardan gelen, farklı iş tecrübeleri yaşamış, benden çok daha deneyimli ve olgun insanlarla bir arada olmak; onlardan çok fazla şey kazanacağımı düşünüyorum. Çok yorucu bir dersin sonrasında, saat ne kadar geç olursa olsun arkadaşlarımla vakit geçirmeden yurda dönmüyorum.
Erasmusumu 2015 yılında School of Oriental Studies’de yaptıktan sonra en büyük hayalim Boğaziçi Üniversitesi Tarih bölümünden mezun olunca master eğitimim için tekrar Londra’ya gelmekti. Master başvuru sürecimde British Side’la birlikte çalışmam çok işime yaradı. Sanat tarihi ve görsel antropoloji alanlarında eğitim görmek istiyordum. Selin Akçay hem bana hitap edecek programlar ve üniversiteler buldu, hem de gergin bir dönem olabilecek başvuru sürecini çok daha kolay bir hale getirdi. Belgelerimle tek tek ilgilendi, referanslarımı takip etti, ona attığım binlerce maile her seferinde çok çabuk bir şekilde ve sabırla yanıt verdi. Onun da yardımıyla, başvurduğum her okuldan kabul aldım.
Birkbeck’i benim için başvurduğum diğer okullardan çekici kılan, alışık olduğum ortamlardan farklı olmasıydı. Birkbeck bir akşam okulu ve ilk kurulduğu zaman gündüz çalışan insanların da eğitim alabilmesi, seneler önce eğitimini yarım bırakmış, ya da lisansını tamamlamış fakat çalışma hayatına atıldıktan sonra master yapmak isteyen insanlar için açılmış bir üniversite. Ayrıca fotoğraf tarihi çalışmak istediğim için, Birkbeck’in History of Art with Photography programının benim için uygun yer olduğuna karar verdim. Kabullerimi aldıktan sonraki süreçte yazışmaları benim için British Side halletti, okulla iletişime geçemediğim durumlarda köprü görevi gördüler. Burs başvurusu yaparken, yurt başvurusu yaparken hepsinde destek oldular. Okuldan aldığım, akademik başarıya göre verilen 3000 poundluk burs da çok işime yaradı. Ayrıca, ilk tercihim olan, Birkbeck’in hemen yanındaki yurda yerleşebildim. Yaz boyunca mezuniyet belgelerimin Birkbeck’e gönderilmesi, okula kesin kayıdın yapılması, vize başvurusu için gereken belgeler gibi bir sürü konuda yine Selin Hanım yanımda oldu.
Şimdi Londra’ya geleli neredeyse bir ay oluyor ve burada çok mutluyum. Birkbeck’i çok sevdim, hocalarım alanlarında uzman insanlar ve onlardan aldığım dersler beni çok keyiflendiriyor. Bundan sonraki akademik hayatım için Birkbeck’in çok iyi bir basamak olacağına inanıyorum. Ayrıca bu sene Birkbeck School of Arts’ın 50. yılı olduğu için neredeyse her gün başka bir etkinlik düzenleniyor, ilgimi çekenlerin hepsine katılmaya çalışıyorum. Kısa zamanda birçok arkadaşım oldu, Londra’da arkadaş edinmek çok kolay, insanlar çok farklı arkaplanlardan gelseler, farklı yaş düzeylerinde olsalar da sosyalleşmekten geri kalmıyorlar. Benim için Birkbeck’in sosyal ortamının en güzel yanı, kendi yaşıtlarımla zaman geçirebilmenin yanı sıra, çok farklı arkaplanlardan gelen, farklı iş tecrübeleri yaşamış, benden çok daha deneyimli ve olgun insanlarla bir arada olmak; onlardan çok fazla şey kazanacağımı düşünüyorum. Çok yorucu bir dersin sonrasında, saat ne kadar geç olursa olsun arkadaşlarımla vakit geçirmeden yurda dönmüyorum.
Yurdumun çok merkezi ve okulun hemen yanında oluşu beni çok mutlu ediyor. Tüm University of London öğrencilerinin yararlanabildiği bir spor merkezine gidiyorum, bu sosyalleşmek ve yeni insanlarla tanışabilmek için de çok güzel bir fırsat. Erasmus yaparken yurdum okula 15 dakika uzaklıktaydı ve Boğaziçi’ndeyken üniversitenin içinde yaşamaya alışmış biri olarak kampüs hayatını çok özlüyordum. Bu sefer adeta kampüste yaşıyor gibiyim. Londra’da yaşamanın benim için en çekici yanı ise sanat ve kültür aktivitelerinin çok çeşitli olması. Geldiğimden beri neredeyse iki günde bir sergi geziyorum. Londra çok pahalı bir şehir olmasına rağmen çoğu müze ve galeri ücretsiz, bunun tadını çıkarıyorum. University of London bünyesindeki okullara girip çıkabiliyor, düzenlenen etkinliklere katılabiliyor, onların da kütüphanelerinden yararlanabiliyorum. Londra bu açıdan da bir cennet, kendi okulunuzun kütüphanesinden sıkılınca Senate House Library, British Library, Victoria & Albert Museum-National Library gibi birçok seçenek bulabiliyorsunuz. Ayrıca benim gibi yürümeyi çok seven insanlar Londra’da hiç zorluk çekmeyecektir, burada çoğu yere yürünebiliyor, hele de merkezde kalıyorsanız. Londra’nın her köşe başında karşınıza çıkabilecek güzel parkları ve nefes alma alanları da cabası, burada geçireceğiniz bir yılı dolu dolu yaşayacağınıza eminim.